28 Kasım 2007 Çarşamba

Diyabet hastalığında diyete dikkat

TRAKYA Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Endokrinoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Armağan Tuğrul, diyetin diyabet tedavisinde çok önemli olduğunu söyledi. Prof.Dr. Tuğrul, “Diyabetli hastanın uygulayacağı diyet o kişinin boy, kilo, fizik aktivite, kullandığı hap veya ensülinin tipi, beslenme alışkanlıklarını göz önüne alınarak uygulama yapılmadır” dedi.

Bir diyabetlinin diğer başka bir hastadan çok farklı beslenme alışkanlığı olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Armağan Tuğrul, “Çocuk ve ergenlik çağındakiler, büyüme ve gelişmelerinin normal seyretmesi için gerekli kaloriyi almalıdır. Diyabet hastaları kan şekerlerini günlük gereksinimlerden kısarak değil, ensülin dozlarını artırarak diyabetlerini ayarlamaları gerekmektedir” diye konuştu.

Diyet listesinde belirten miktardan fazla yemek kan şekerini yükselmesine, diyet listesinden az yemek ise kan şekerini düşmesine neden olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Armağan Tuğrul, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Her iki durumda kan şekeri kontrolü bozulacağından, günlük toplam enerji bakımından diyet listesinin dışına çıkılmamalıdır. Diyabetliler için her gün aynı miktarda yiyeceği aynı zamanda yemek çok önemlidir. Kan şekeri değeriniz ne olursa olsun öğünleri atlamamalısınız. Atladığınız veya geciktirdiğiniz taktirde kan şekerinde önemli oynamalar olacağını ve bu durum da sağlığınızı ciddi anlamda etkileyecektir.”

Devamını okuyun...>>

Epilepsi nöbetlerine cerrahi kontrol

DENİZLİ'de Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Hastanesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Türker Şahiner, Epilepsi Cerrahi Ünitesi kurduklarını açıkladı. Prof.Dr. Şahiner, ünite sayesinde dört hastaya operasyon yaptıklarını, bu uygulamanın Ege Bölgesi'nde ilk olduğunu söyledi.

Pamukkale Üniversitesi Hastanesi olarak iki yıl önce ünite kurma çalışmalarına başladıklarını anlatan Prof. Dr. Şahiner, “Epilepsi hastalığı toplumda yaklaşık yüzde 1 sıklıkla görülür. Bu rakamın anlamı ülkemizde yaklaşık 700 bin epilepsi hastasının olduğudur. Çok fazla epilepsi ilacı bulunmasına rağmen tedavide başarı şansı ancak yüzde 70. Yeni çıkan epilepsi ilaçları bile hastaların yüzde 30'una çare olabiliyor. Başka bir deyişle 200 bin epilepsi hastasında sara nöbetlerini ilaçlarla kontrol etmekte çaresiz kalınıyor. Bunun için de tek yöntem cerrahi tedavi yöntemidir” dedi.

Dünyada 2000'li yıllardan sonra bu alandaki teknolojinin de gelişmesi ile epilepside cerrahi tedavinin yaygınlaşmaya başladığını anlatan Prof. Dr. Şahiner, “Hastane olarak biz de 2005 yılında Epilepsi Cerrahi ekibini ben, Prof. Dr. Tuncer Süzer, Yrd.Doç.Dr. Feridun Acar ve Yrd.Doç.Dr. Göksemin Acar'dan oluşan ekiple kurduk. Bu ekip tarafından iki yılda 4 hastaya operasyon yapıldı. Bu hastalarımızın tamamında epileptik nöbetleri kontrol altına almayı başardık. Ünitemize başvuran ve hala sırada bekleyen birçok hastamız var. Ancak bir hastanın ilaçla tedavi olamayacağını anlamak aylar süren tetkikler ve tahliller gerektiriyor. Bundan sonra cerrahiye uygun bir vaka ise konsey kararı alınıyor ve hazırlıklara başlanıyor. Hazırlık aşaması da yaklaşık üç ay sürüyor” dedi.

Epilepsi hastalarının cerrahi tedavi yöntemi ile ilgili olarak hastanın durumuna göre iki farklı uygulama yaptıklarını anlatan Prof. Dr Şahiner, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İlk uygulamada hastamızın beynini açarak epilepsi odağının bulunmasını sağlıyoruz. Bunu yaparken de ABD'den gelen beyin elektrotları hastanın beynine yerleştirilerek, sara nöbetinin beyinde gerçekleştiği nokta belirlenerek beyin cerrahisinin çıkarması gereken bölgenin haritası çıkartılıyor. İkinci bir ameliyatla ise beyin haritasında belirlenen bölge açık ameliyatla beyin cerrahı tarafından çıkartılıyor. Ünitemizde tedavi edilen 4 hastamızın üçünde bu iki seans birlikte uygulandı. İkinci uygulamada ise açık ameliyat yapılamayan beynin riskli bölgelerindeki epilepsi odaklarına karşı cilt altına Stimülatör takıyoruz. 2 santimetre eninde 2 santimetre boyunda olan bu cihaz, hastanın boyun bölgesindeki sinirler aracılığı ile beyne sürekli elektriksel uyarılar göndererek, epilepsi odağının baskı altında tutmasını sağlıyor. Cihaz tarafından gönderilen elektriksel dalgalar hasta tarafından hissedilmez” dedi.

Türkiye'de epilepsi ameliyatı bekleyen yaklaşık 100 bin hasta bulunduğunu, bunlardan sadece 500'üne operasyon yapıldığını anlatan Prof.Dr Şahiner, “Epilepsi hastalarında açık ameliyatın maliyeti yaklaşık 25-30 bin dolar. İkinci operasyonun maliyeti ise 15 bin dolar. Hastalarımızın sağlıklarına kavuşması için Epilepsi Cerrahi Ekibi'nin vereceği rapor doğrultusunda tüm masraflar resmi güvencesi olan hastalarımız için devlet tarafından karşılanmaktadır” diye konuştu. Açık ameliyatla sağlığına kavuşan 32 yaşındaki evli ve bir çocuk annesi 14 yıllık epilepsi hastası Yüksel Akyol, “Epilepsi krizi geldiğinde vücudumda bir uyuşma oluyor ve kendimden geçiyordum. 7 yıl tekstilde çalıştım. Kriz geldiğinde makinenin üzerine düşme olasılığımda çok büyüktü. Onun için hastalık çok tehlikeliydi. Doktorlarım sayesinde hastalıktan kurtuldum” dedi. 17 yıllık epilepsi hastası Mehmet Karadeniz de cilt altına yerleştirilen elektrotlarla sara nöbetlerinden kurtulduğunu söyledi.

Devamını okuyun...>>

Ağız kokusuna tarçınlı çözüm

Ramazan'la birlikte birçok kişi için ağız kokusu, önemli bir sağlık sorunu oluyor. Sahurdan sonra dişleri fırçalamadan yatmanın ağız kokusunun tek nedeni olmadığını açıklayan Özel Hizmet Hastanesi'nden diş hekimi Doğan Kontacı şöyle devam etti:


"Nefeste oluşan kötü koku büyük oranda ağız içi kaynaklıdır. Ağız içi bir enfeksiyon, ilerlemiş bir dişeti hastalığı ya da sadece ağız içinde birkaç saatten fazla kalmış gıda artıklarına yerleşen bakteriler kokuya sebep olur." İçecek ve uygun yiyeceklerinizde tarçın kullanarak ağız kokusunun önüne geçilebileceğini belirten Diş Hekimi Kontacı, "Tarçın ağız içi bakterilerle mücadelede önemli bir silahtır. Eğer varsa tarçınlı şekersiz sakızlar da uygun bir öneri olabilir" dedi.

Devamını okuyun...>>

Zayıflatan 5 süper yiyecek

İşte zayıflamanızı sağlayacak 5 süper besin. Bu yiyecekleri günlük diyetinizin bir parçası haline getirin ve kilolarınız kayboluşunu izleyin.


Bazı besinlerle kilo vermek gerçekten zordur. Bu besinler yeniden yeme isteği oluşturur (“bir daha yiyeyim!”), kan şekerinizle savaşır ve sonuçta galip geldiğinde beliniz kalınlaşır. Fakat bazı besinler bunun tam tersi tepki verirler. Mutlaka brokoliyi ve yaban mersinini duymuşsunuzdur, bunlar sizin bedeninizi dengede tutar. Bu yiyeceklerinizi günlük diyetinizin bir parçası haline getirin ve kilolarınız kayboluşunu izleyin.

Greyfurt: Hiç greyfurt diyetini denediniz mi? Uzun araştırmalar sonucunda greyfurt kilo savaşçısı olarak ün kazandı. Son zamanlarda Kaliforniya Scripps Kliniği'ndeki bilim adamları greyfurdun etkileri üzerinde yaptıkları çalışmalarında yemekten önce yenilen yarım greyfurtun, kilo vermeye yardımcı olduğunu buldu. Buna göre greyfurt kapsülleri, greyfurt suları içmek ve greyfurt yemek kilo vermede çok etkili. Bu 3 şık arasında en iyi etkiyi gerçek greyfurt sağlıyor. Bunlara ek olarak greyfurt içerisinde kanserle savaşan liminoids ve lycopene içerir. Kırmızı greyfurt da insan vücudundaki kolesterol oranını düşürmeye yardımcı olur. Bir greyfurdun yarısı sadece 39 kaloridir.

Sardalya: Sardalya bu zamana kadar ki en sağlıklı besindir ve kilo vermek için çok iyi bir ortaktır. Her şeyden önce Sardalya protein yüklü bir besindir ve kan şekerini dengeleme özelliğine sahiptir. Tam ve yenilenmiş bir metabolizmaya sahip olmanızı sağlar. İkinci büyük deposu omega 3’ tür. Sadece kardiyovaküler bölgeyi güçlendirmekle kalmaz moral ve motivasyonunuzu yükseltmenizi sağlar. (İyi hissetiğiniz için abur cuburdan uzak durmaya başlarsınız.) Sardalya besin zincirinde türüne az rastlanacak derece zarar verici özelliği en az olan bir besindir.

Balkabağı: En iyi kilo verdirebilecek besinler arasındadır. Uzun süre konserve halinde saklanılmış balkabağında yüksek olanda lif vardır ve buna karşılık 40 kalori kadar düşük bir kalori oranına sahiptir. Uzun araştırmalar sonucunda elde edilen bilgilere göre, lifler insan sağlığı için çok önemlidir ve kilo düzenlenmesinde de büyük yararları bulunur. Balkabağı dünyada yetiştirilmesi en kolay sebzelerdendir. Tatlandırıcılarla tatlandırıp, bir tutam tarçın, badem ve hindistan cevizi ekleyerek kan sekerinizi düşürebilirsiniz.

Sığır eti: Et çok iyi bir diyet besinidir çünkü içinde antibiyotik, steroid ve hormon içermez. Eğer etten kendimizi sakınırsak kötü sonuçlarla karşılaşabiliriz. Yüksek protein diyetleri çeşitli sebeplerden dolayı kilo kaybına neden olur. İçerdiği protein metabolizmayı uyarır, daha uzun süre tok hissettirir ve iştahınızı azaltır. Ayrıca, sığır eti yüksek miktarda omega 3 içerir bu da size sağlıklı bir hayat kazandırır.

Yeşil çay: Besin değeri taşımayan bitki kilo vermenizi hızlandırır ve incelmemizde bize çok yardımcı olur. Yüksek oranda antioksidan içerir, kalp sağlığımızı destekler, sindirime yardımcı olarak kan şekerini ve vücut sıcaklığını ayarlar. Metabolizmayı hızlandırı, yağ oksidasyonunu artırır. Bu şekilde kilo vermemizde bize yardımcı olur. Bazı araştırmalara göre günde 5 fincan yeşil çay kilo vermek için sihirli bir dokunuş, rahatlamak için iyi bir yoldur.

Devamını okuyun...>>

Kanser tedavisinde yeni gelişme

Bilim dünyasının yeni buluşu Froximun kanser gelişimini yavaşlatıyor, Parkinson ve Alzheimer'ı önlüyor


Bilim dünyası yeni bir buluşla tanıştı: Froximun. Froximun ‘Volkanik Kül Cihazı’. Hap değil cihaz deniyor, kana karışmıyor, vücutta volkan gibi patlıyor. Nano teknolojiyle üretilen cihaz kanserin gelişimini yavaşlatıyor.

Büyük şehir yaşamı, sürekli değişen hava şartları, dengesiz beslenme ve geçirilen hastalıklar bağışıklık sistemi üzerinde ciddi tehditler oluşturuyor. Bağışıklık sistemini güçlendirmek için de bilim insanları tabiatın farklı yollarından yararlanıyor. Bunlardan biri olan Froximun’un adı cihazda olsa aslında yutulabilen bir tablet. İlaç görüntüsüne sahip olan Froximun yutulduğunda kana karışmıyor. Kapsüllerin hepsini bir çocuk alıp yutsa bile yuttuğu kadar vücuttan atılımı oluyor.

Kanserin gelişimini yavaşlatıyor

Froximun'un Genel Koordinatörü Murat Akbulut, "Kapsüller vücuttaki zararlı maddeleri kilitleyip bağırsak yoluyla dışarı atıyor. Nano teknolojiyle üretilen ‘Volkanik Kül Cihazı’ Froximun vücuttaki bozuklukları tamir ve tedavi ediyor. Kanserin gelişimini yavaşlatıyor, Parkinson ve Alzheimer'ı önlüyor, AIDS ve Hepatit'te etkili, kolit, diyabet ve alerjik hastalıklarda da son derece yararlı. Volkanik küllerin yanı sıra yeşil çay, üzüm ve ısırgan otu da bulunuyor. Besin değeri yüksek olan kapsüllerin Sağlık Bakanlığı'ndan onayı da bulunuyor" dedi.


Volkan gibi patlayıp, bağışıklık sistemini güçlendiriyor

İlacın vücuda girdiği andan itibaren volkan gibi patladığını söyleyen Akbulut "Bu sayede vücudun bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor" diyor. Akbulut ürünlerin tedavi desteğinde ve hastalıkları önleyici olarak etkilerinin bilimsel olarak ispatlandığını, uluslararası saygın dergilerde de yayınlandığını belirtiyor ve ekliyor, "Alman Başbakanın desteği; 2003’te bütün Ar-Ge çalışmalarımızın sonuçlarını doktorlarımız ve bilim adamlarımızın değerlendirmelerinde elde ettikleri sonuçların anlamlı olması sonucunda piyasaya sürmek istedik. Tabiî ki bu işlemler için Alman Sağlık Bakanlığı’na akredite olmuş geçerliliği tüm dünyada kabul görmüş laborvatuarda da uygunluk testleri ve araştırmaları yapıldı. Uygun olduğu görüldü ve onaylandı."

Devamını okuyun...>>

Türkiye'de bir ilk

Kadıköy Şifa Sağlık Grubu, Avrupa Kalite Yönetimi Vakfı (EFQM) tarafından geliştirilen Mükemmellik Modeli kapsamında "Mükemmellikte Yetkinlik 4 Yıldız" seviyesine ulaşan ve bu belgeyi almaya hak kazanan Türkiye'nin ilk özel hastanesi oldu.


14 Kasım 2007 Çarşamba günü düzenlenen KALDER 16. Kalite Kongresi'nde gerçekleşen törenle Kadıköy Şifa Sağlık Grubu, "Mükemmellikte Yetkinlik 4 yıldız" belgesine layık görülen ilk özel hastane ünvanına sahip oldu.

Kadıköy Şifa Sağlık Grubu'nun 2005 yılında kurumsal yönetim modeli olarak seçtiği EFQM Mükemmellik Modeli kapsamında Kadıköy Şifa Hastanesi tüm süreçlerinin etkinlik ve verimliliklerini geliştirmeye yönelik çalışmalar gerçekleştirdi, detaylı bir başvuru kitapçığı ile başvuruda bulundu ve kapsamlı bir değerlendirme sürecinin ardından, "Mükemmellikte Yetkinlik 4 yıldız" belgesini almaya hak kazandı.

EFQM Mükemmellik Yolculuğu aşamaları kapsamında, bu seviyeye ulaşan kuruluşların, Avrupa ve Ulusal Kalite Ödülü Finalisti kuruluşlardan bir adım geride oldukları kabul ediliyor.

Avrupa işletmelerinin etkinlik ve verimliliklerini iyileştirmelerinde kilit bir role sahip olan EFQM, kuruluşların, hizmet verdiği tüm alanlarda, kalitenin önemini güçlendirerek, kurumsal mükemmelliği elde etmelerini sağlamak amacıyla gelişmelerine yardımcı oluyor.

Devamını okuyun...>>

Zayıflamak isterken öldü

Afyonkarahisar'da obezite hastası genç, mide küçültme ameliyatının ardından hayatını kaybetti.

Afyonkarahisar'ın Dazkırı ilçesinde yeni evlenen obezite hastası genç, mide küçültme ameliyatının ardından solunum yetmezliğinden hayatını kaybetti.

Dazkırı ilçesi Aşağıyenice köyünde oturan 200 kiloluk Mahmut Demiray (26) 2 ay önce evlendi. Kilolarından şikayetçi olan ve rahat hareket edemeyen Demiray, midesini küçülterek kilo verme yolunu seçti.

Denizli Pamukkale Üniversitesi Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesine başvuran Demiray'ın doktorları mide küçültme ameliyatına karar verdiler. Ameliyat sonrası yoğun bakıma alınan Demiray, solunum yetmezliği sonucu hayatını kaybetti.

Pamukkale Üniversitesi Eğitim, Uygulama ve Araştırma Hastanesi Genel Cerrahi bölümünden Prof. Dr. Uğur Sungurtekin, 200 kilogramın üzerinde olan Mahmut Demiray'ın takibinin Endokrinoloji servisi tarafından yapıldığını belirtti.

Demiray'ın aşırı kiloya bağlı solunum sıkıntısı yaşadığını ifade eden Sungurtekin, “Endokrinoloji ve Kulak Burun Boğaz servisi tarafından gerçekleştirilen takiplerde hastanın kilo kaybetmesi gerektiği görüşü sunuldu. Alınan ortak kararla da Demiray'ı mide rezeksiyonu (mide küçültme) operasyonuna aldık” dedi.

Prof. Dr. Ergün Erdem'le birlikte gerçekleştirdikleri operasyonun başarılı geçtiğini dile getiren Sungurtekin, şunları kaydetti:

“Demiray'ın kilo kaybına yardımcı olmak için yapılan operasyonda midesini küçülttük. Ameliyat sırasında herhangi bir komplikasyon yaşanmadı. Ancak hastada solunum sıkıntısı olduğundan, olası problemlere karşı uyandırılmadan önce yoğun bakım servisine alındı. Burada tüpe bağlı olarak soluk alıp vermesi sağlandı. Operasyonun 2'inci gününde maalesef hastaya takılı tüp yetersiz geldi. Solunum yetmezliğine bağlı olarak Demiray'ın kalbi durdu.”

Yeni evli olan Demiray'ın Aşağıyenice köyünde oturduğu, Denizli'de özel bir şirkette şoför olarak çalıştığı öğrenildi.

Devamını okuyun...>>

Diyet yapmanın kurallarını biliyor musunuz?

Diyetiniz bittikten sonra, istediğiniz sonucu elde etmek için, diyet yaparken bazı şeylere dikkat etmeniz gerekiyor! Bu kuralları öğrenmek için yazımızı okuyun...


Diyet boyunca kararlı ve sabırlı olmalısınız!
Her şeyin başı sağlıklı olmaktır ve bu da ancak uzun bir süreç içerisinde mümkündür.

Belli bir tarz dahilinde, genellikle kilo vermek amacı ile yapılan yeme ve içme davranışlarının tümüne diyet diyoruz. Bazı durumlarda kilo almak için ya da vücuda giren besinlerin miktarını düzenlemek için de diyet uygulanmaktadır.

Genellikle vücuttaki fazla yağ miktarını azaltmak ve vücut ölçülerini istenilen kıvama getirmek için belli bir plana bağlı kalarak yediklerimize dikkat ederiz. Bu amaca yönelik birçok farklı zayıflama diyeti bulunmaktadır. Bunların içinden bünyenize en uygun olanını bulmalısınız. Unutmayın, herkesin metabolizması ve hayat tarzı farklıdır. Bunun sonucu olarak da herhangi bir tanıdığınız için mucizeler yaratmış bir diyet, sizin vücudunuzda aynı etkiyi göstermeyebilir.

Bilimsel Diyet Prensipleri
Başarılı bir zayıflama diyeti, vücuda alınan kalori ile vücuttan atılan kalorinin hesap edilip, yemek yeme düzeninin ona göre kurulmasından geçer. Vücuda alınan kalori vücudunuzun yaktığından daha az ise zaman içinde vücuttaki yağlar yakılmaya başlanacak ve bu da kilo kaybıyla sonuçlanacaktır.

Kalori dengesini sağlamak, vücuda alınan besinleri sınırlamak veya besinlerin dağılımını kontrol etmekle mümkündür. İştahınızı etkileyen teknikler fazla yemek yeme isteğinize etki ederek vücuda alınan kalori miktarını sınırlayabilir. Midenizi dolduran ve tokluk hissi veren besinlerle, birtakım iştah kapatıcı bitkisel ilaçlarla ve egzersiz yaparak sağlıklı bir şekilde kilo verebilirsiniz.

Egzersiz ve form tutma programlarının temeli, vücuttan atılan kalori miktarına etki etmektir. Sağlıklı bir diyetle uygulandığında düzenli egzersizin kilo kaybına olan katkısı kanıtlanmış bir gerçektir.

Günlük aldığınız kalori miktarı, harcadığınız kalori miktarından 500 kalori eksik olduğu takdirde, 1 haftanın sonunda 454 gr. yağ yakmış olursunuz.

Zayıflama diyetlerinde, kas erimesini önlemek için ağırlık çalışabilir veya protein ağırlıklı beslenebilirsiniz.

Kalori hesabı yaparken tek tip beslenme yerine, her besin grubundan yeterli miktarda aldığınızdan emin olmalısınız. Meyve, sebze, Mavi Yeşil Yağsız süt ve diğer süt ürünlerini tüketmeyi asla ihmal etmemelisiniz

Devamını okuyun...>>

26 Kasım 2007 Pazartesi

Obez Obeze Baka Baka

Araştırmacılar, obez akrabaları ve arkadaşları olan insanların, "kabul edilebilir kilo" konusundaki fikirlerinin değişmesinin önemli bir unsuru olduğunu söylüyorlar.

ABD'de yapılan kapsamlı araştırmada, toplumsal ilişkilerin obezlikte şaşırtıcı biçimde güçlü rol oynadığı belirtilerek, ailesi ya da yakın arkadaşları şişman olanlarda obezlik olasılığının daha fazla olduğu kaydedildi. Araştırmayı kaleme alanlardan California Üniversitesi öğretim üyesi James Fowler, araştırmanın şaşırtıcı sonuçlarından birinin de yüzlerce kilometre uzakta olan arkadaşların bile bir kişinin kilo durumunu etkilemesi olduğunu söyledi. Araştırmaya göre, bir arkadaşı obez olanın aşırı şişman olma olasılığı yüzde 57, kardeşi obez olanın yüzde 40, eşi obez olanınsa yüzde 37 oranında artıyor. Çok yakın arkadaşlıklarda ise riskin üçe katlandığı belirtildi.


Cinsiyet önemli bir unsur
Bu konuda cinsiyetin de önemli bir unsur olduğu belirtilen araştırmada, aynı cinsiyetten arkadaşlıklarda bir kişinin obezlik riskinin, arkadaşlarından biri kilo alıyorsa yüzde 71 arttığı belirtildi. Erkek kardeşler arasında bu risk yüzde 44 olurken, kız kardeşler arasında yüzde 67'ye çıkıyor.

Neden bulaşıcı?
Obezliğin neden bulaşıcı olduğu sorusuna cevap arayan bilim insanları, birlikte vakit geçiren insanların yeme ve spor yapma alışkanlıklarının birbirine benzemesinin tek başına açıklayıcı olmadığını düşünüyorlar. Araştırmacılar, obez akrabaları ve arkadaşları olan insanların, "kabul edilebilir kilo" konusundaki fikirlerinin değişmesinin önemli bir unsur olduğunu belirttiler. Bununla birlikte bilim insanları, insanlardan araştırma sonuçlarına bakıp obez arkadaşlarıyla ilişkilerini kesmemelerini istediler.

"New England Journal of Medicine"da yayınlanan ve Milli Yaşlılık Enstitüsü tarafından desteklenen araştırma 12,067 kişi üzerinde yapıldı. Doğal kilo alma ve kilo almadaki diğer faktörlere bakılan araştırmada, bu konudaki en büyük etkinin aynı genleri paylaşmakta değil arkadaşlık ilişkisinde olduğu belirtildi.

Bir sağlık problemi
Obezlik başta ABD ve diğer Batı ülkelerinde son zamanlarda bir sağlık problemi haline geldi. Dünya çapında 400 bini obez olmak üzere 1,5 milyar şişman yetişkinin olduğu kaydediliyor. Amerikalıların da üçte ikisi obez veya şişman.

Devamını okuyun...>>

Bebeklere Bal Yedirmeyin

Sağlık Bakanlığı, annelere, bebek beslenmesiyle ilgili birkaç püf noktası verdi

Sağlık Bakanlığı, alerjin maddeleri içermesi nedeniyle bir yaşından küçük bebeklere bal yedirilmemesini önerdi. Sağlık Bakanlığı, annelere, bebek beslenmesiyle ilgili birkaç püf nokta verdi.


Bal yerine pekmez
"Alerjin maddeleri içermesi nedeniyle bir yaşından küçük bebeklere bal verilmemelidir. Bunun yerine besleyici değeri çok daha fazla ve demirden zengin olan pekmezin tüketilmesi daha sağlıklıdır" diyen Bakanlık, böbrekleri henüz gelişmediğinden ve böbrek solid yükünü artırdığı için bir yaşına gelene kadar bebeklere tuz ve tuzlu gıdaların da verilmemesi gerektiğini bildirdi.

Bakanlık, "Şeker de boş kalori kaynağı olup, gelişmeye katkısı bulunmadığı ve yeme isteğini azalttığı için bebekler için uygun besinlerden değildir" açıklaması yaptı.

Anne sütünden vazgeçmeyin!
Bebeklere ilk altı ayda sadece anne sütü verilmesini öneren Bakanlık, altı ayın sonunda uygun pişirme yöntemi kullanılarak hazırlanan balık ve yumurta verilebileceğini kaydetti.

Devamını okuyun...>>

Esmerleri Tercih Edin!

Tahılların rafine edilmesi, onları esmer renkten beyaza çeviriyor ancak besin değerlerini de azaltıyor...

Ondokuzuncu yüzyılın sonunda endüstrileşme dalgası yayılırken tahılları kabuklarından ayırmanın iyi bir fikir olduğu düşünülmüştü.

Kabuğundan ayrılmış tahıllar, silolarda bozulmadan daha uzun süre dayanıyordu. Ne var ki tahılların doğal formunun insan eliyle bozulmasının zararlarının anlaşılması pek uzun sürmedi. İnsanlık bu yanlışın bedelini ilk olarak, pirincin kabuğundan ayrılmasının neden olduğu dünya çapındaki B vitaminleri noksanlığı epidemisi (pellagra ve beriberi) ile ödedi.


Beyaza döndürmek fena
Bugün, aradan 100 yıl geçtikten sonra tahılların rafine edilmesinin, "esmer" olanı "beyaz"a döndürmenin, aslında beslenmemiz açısından ne denli kötü sonuçlar doğurduğunun daha iyi farkına varıyoruz. Şimdi tekrar "esmer"e dönmenin sağlıklı bir beslenmedeki önemi üzerinde duruluyor. Ama, yine de rafine olmayan yani tabii haldeki tahıl tüketiminin istenen düzeye ulaşmadığı görülüyor.

Ölüm riskini yüzde 15 azaltıyor
Rafine olmayan tahıllarla beslenmeye geçiş, sağlığımız için yapmamız gerekenlerin başında geliyor. Bu basit değişikliği yapmakla, bütün nedenlere bağlı ölüm riskinizi yüzde 15 oranında azaltacağınızı biliyor musunuz?

Daha uzun ve sağlıklı yaşamak istiyorsak lif, fitokimyasallar, vitaminler ve mineraller için zengin bir kaynak olan tam tahılları hayatımıza daha fazla almalıyız.
İşte size tam tahılların vücudumuza yararlarının kısa bir listesi:

1. Daha yavaş sindirilir
Tam tahıllar, rafine tahıllara göre daha yavaş sindirilir. Yavaş sindirilmelerinin kan şekeri ve insülin üzerinde yararlı etkileri vardır (ikisinin de düzeylerini düşük tutarlar). Son çalışmalarda daha fazla tam tahılla beslenenlerde açlık insülin düzeylerinin daha düşük olduğu bulundu. Bu da çok iyi bir şey.

2. Ölüm riskini düşürür
Tam tahıl alımının artmasıyla ölüm riski düşüyor. Yaşları 45 - 65 arasında olan 15 bini aşkın kişinin verilerini analiz eden araştırmacılar herhangi bir nedene bağlı ölüm riskinin (toplam mortalite) azaldığını buldular.

3. Tip 2 diyabet (şeker hastalığı) riskini azaltır
Tam tahıl gevrekleri yiyerek günde 5 gramdan fazla lif alan kadınlarda tip 2 diyabet gelişme riski, günde 2.5 gramdan az lif alanlara göre yüzde 30 daha düşüktür. Başka bir çalışmada az lifli ve bol şekerli beslenme alışkanlığı olanlarda tip 2 diyabet riskinin iki katına çıktığı gösterilmiş.

Devamını okuyun...>>

Ayva Bol, Kış Sert mi Geçecek?

Demirci ve Sarıgöl'de ayva ağaçlarının bol meyve verdiğine dikkat çeken yaşlı çiftçiler bunun kışın sert geçeceğinin işareti olduğunu söylüyor.

Susuzluk ve kuraklık sorunu Türkiye gündeminde önemini korurken, Manisa'nın Demirci ve Sarıgöl ilçelerinde, ayva ağaçlarının bol meyve verdiğine dikkat çeken yaşlı çiftçiler, bunun, kışın sert geçeceğinin işareti olduğunu belirtiyor.

Uzun ömürlü ve susuz ziraate uygun
Manisa'nın Demirci ilçesi, bağlarında ve arazilerinde incir ve ayva ağaçlarının bol olmasıyla tanınıyor. Uzun ömürlü ve susuz ziraata uygun olması sebebiyle tercih edilen bu meyvelerin ağaçlarının kuruyan dallarının da kışlık yakacak olarak değerlendirildiğini söyleyen 90 yaşındaki çiftçi Osman Argun, deneyimlerini şu şekilde aktardı:

"Gençliğimizde yokluk yıllarında arazilerimize mutlaka incir ve ayva ağacı dikerdik. İncirin meyvesini kurutup, ayvayı da uzun kış gecelerinde tüketirdik. Büyüklerimiz 'Eğer incir ve ayva ikisi birden çok olursa kış sert ve uzun olur. İncir olmaz ayva olursa bu, kurak ama
sert kışın habercisidir' derdi. Bu yıl fazla olması nedeniyle inciri kurutmaya yetişemedik. Ayva ağaçlarındaki ürünler de bolluktan dalları kırıyor. Bu da kışın sert geçeceğinin işaretidir. Eğer ayvayı pazarlama şansımız olmazsa mahsul bağlarda kalacak."

Serçelerin toplu uçması da bir işaret
Demirci Ziraat Odası Mühendisi Ali Kaynak da ayva ve incirde rekoltenin geçen yıla göre daha fazla olduğunu belirtti. Sarıgöl ilçesine bağlı Emcelli köyünden çiftçi Mehmet Aydınalp (78) ise "Bu yıl ayvalar bol ve kış sert geçecek. Ayvaların bol olduğu ve serçelerin toplu olarak uçtukları yıllarda kış sert olur. Bunu tecrübelerime dayanarak söylüyorum" dedi.

Sarıgöl İlçe Tarım Müdürü Mehmet Toy da, bölgede 610 dekarlık alan üzerinde meyvecilik yapıldığını ancak ayva üretiminin ne kadar olduğunu söyleyemediklerini belirtti.

Denizli'de durum
Denizli Ziraat Odası (DZO) Başkanı Hamdi Gemici ise Denizli'de toplam bin 335 dekar alanda ayva üretimi yapıldığını belirtirken, genel söylemin aksine ayvada bu yıl yüzde 20 rekolte kaybı beklediklerini söyledi. Gemici, şöyle konuştu:

"Kent genelinde ayva üretimi en fazla Çivril ve Sarayköy ilçeleri, merkeze bağlı Korucuk, Irlıganlı beldeleri ile Kocadere köyünde yapılıyor. Bu alanda 2006 yılında elde edilen rekolte bin 724 tona ulaşmıştı. Ancak bu sene yaz boyunca etkili olan sıcak hava ve kuraklık nedeniyle birçok üründe olduğu gibi ayvada da rekolte kaybı yaşanması öngörülüyor."

Devamını okuyun...>>

13 Kasım 2007 Salı

Diyet

Uzman diyetisyenler kilo alma sorunu yaşayanların vücut yağı çok az olduğu için hızlı metabolizmaya sahip oldukalrını ve yediklerini çabuk yakıp kilo almakta zorlandıklarından bahsederler. Az kilonun sosyal ve psikolojik sorunlkara neden olabildiğini de belirtiyorlar.Normal kilonun altında olan bir kişi beğenilme ve kıyafet seçiminde tahmin edilenden çok daha fazla stres alıyor olabilir. Zayıf olmak az bresin tüketimine bağlıysa veya çok yemeye rağmen kilo alınamıyorsa farklı sorunların habercisi olabilir. Mesela zayıf kadınlarda kadınlık hormonu bu durumdan olumsuz etkilenerek adet düzensizliklerine neden olabiliyor.

Devamını okuyun...>>